Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ağustos, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Karatani ile Kant Diyaloğu: Transandantal ve Bilinçsiz

Erkal'a.. Modern felsefenin tarihinde bilinçsiz ( bilinçdışı ) fikrinin iki sıkı doğum noktası bulunabilir: Birincisi kuşkusuz Spinoza, diğeri ise Kant. Fakat Kant'ın bilinçsiz fikrine katkısı çoğun göz ardı edilmiştir. Kant tartışmaları genellikle Kant'ın öznelciliğine dair eleştirel tartışmalardır, lâkin Kant'ı bir öznelci ilan etmek Kant'ın Saf Aklın Kritiği kitabında yarattığı transandantal kavramının göz ardı edilmesiyle mümkün olabilir ancak (Karatani). Peki ama, nedir transandantal (olan )? En kısa cevap onun bir alan olduğudur. Olumsuzdan gidelim: Transandantal ( transcendental ) olanın aşkın ( transcendence ) olan ile bir ilişkisi yoktur. Transandantal, vuku bulan fenomene nazarla aşkın (yani tözsel bir başkalıkla damgalı) değildir. Daha ziyade bir koşul dur transandantal ve bu koşul vuku bulanın kendisinin içkinlik sahasını teşkil eder. Dolayısıyla transandantal, aşkından çok içkinlik ile birlikte düşünülmesi gereken, fakat vuku bulana da indirge

Heiddeger, "Dünya" ve Kimlik

Kürşad'a... Fenomenolojik soruşturmaların "dünya" mefhumuna ayırdığı çok özgül bir yer vardır. Fakat bu özgüllüğün en yoğun olduğu figür muhtemelen Varlık ve Zaman 'ın Heidegger'idir. Burada ben de, yoğun bir felsefe tarihi yahut akademik tartışmaya boğulmadan, "dünya" denilen şey ile bugün cenderesine düşmekten bir hâl olduğumuz "kimlik", "yaşam tarzı" vs. gibi mefhumların ilişkisine ve dahası bunun eleştirisi için bir takım daha felsefi meselelere biraz yakınlaşmaya çalışacağım. Heidegger için "dünya", "dünya-içinde-olan" olarak tanımladığı Dasein ın, yani insani varoluşun ontolojik yapısının asli unsurudur. Dünya içinde olmak Dasein olmanın kopartılamaz bir parçasıdır. Dasein bu anlamda, "dünya-içinde-olarak", bir özne bile değil (Heidegger özne/nesne ayrımını söküp atmak ister) daha ziyade bizim gündelik benliklerimizin kendisinden türediği "kökensel" zemindir. Peki ama bunun "k